1. Maddî ve manevî tazminat
V. Boşanmada tazminat ve nafaka
1. Maddî ve manevî tazminat
Madde 174 - Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
I-) Not:
Ankara 18. Aile Mahkemesi, maddenin birinci fıkrasının, Anayasa’nın 5., 10., 36., 40. ve 41. maddelerine aykırılığını ileri sürerek iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Ancak, Anayasa Mahkemesi, T: 16.01.2025, E: 2024/21, K: 2025/15 sayılı kararıyla, hükmün birinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığını ve itirazın reddine karar vermiştir (RG. 24.03.2025; S. 32851). Karar için bkz. II,1.
II-) Yargı Kararları:
1-) AYM, T: 16.01.2025, E: 2024/21, K: 2025/15:
“… A. İtirazın Gerekçesi
3. Başvuru kararında özetle; itiraz konusu kuralla, boşanma kapsamında farklı düzenlemelerde ya da genel hükümler çerçevesinde talep edilebilecek zararların tekrar talep edilebilmesine imkân tanındığı, dolayısıyla boşanma nedeniyle maddi zararların tazmini bakımından özel bir yol öngörülmesinin ilgili tarafın bir kez daha aynı konuda tazminata mahkûm edilmesi sonucunu doğurduğu, bu durumun eşler arasındaki menfaat dengesini bozduğu belirtilerek kuralın Anayasa’nın 5., 10., 36., 40. ve 41. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
B. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
… 11. Kanun koyucunun, evlilik birliğini sona erdiren hâllerden biri olan boşanma nedeniyle ortaya çıkabilecek maddi/ekonomik nitelikteki zararları -aile hayatının özellikli durumunu gözeterek- diğer tazmin kurumlarından ayırdığı ve kendine özgü bir giderim yolu olarak öngördüğü anlaşılmaktadır.
… 14. Kuralda boşanma nedeniyle menfaatleri zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafa diğer tarafça maddi tazminat ödeme yükümlülüğü getirilmek suretiyle boşanmaya sebebiyet vermeyen eşin boşanmadan kaynaklanan zararlarının giderilmesi amaçlanmaktadır. Başka bir ifadeyle söz konusu tazminatın tamamen evlilik birliğinin ortadan kalkması nedeniyle uğranılan zararın giderilmesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
15. Kural uyarınca maddi tazminatın talep edilebilmesi, evliliğin boşanma nedeniyle sona ermesi, tazminat talep edecek tarafın kusursuz veya daha az kusurlu olması ve boşanma nedeniyle mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmiş olması gibi objektif koşullara bağlanmıştır.
16. Bunun dışında Kanun’da maddi tazminatı gerekli kılan şartlar ile tazminat miktarının her somut olayın koşullarında değişkenlik gösterebileceği kaygısıyla bu hususlarda ayrıntılı düzenleme yapılmadığı anlaşılmakta ise de Kanun’un 4. maddesinde hâkimin kuralda öngörülen maddi tazminata hükmederken takdir yetkisini ancak hukuk ve hakkaniyet sınırları içinde kullanabileceği hüküm altına alınmış, 5. maddesiyle de 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun genel nitelikli hükümlerinin uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanacağı öngörülmüştür. Böylece evlilik birliğinin boşanma nedeniyle sona ermesi hâlinde mevcut veya beklenen menfaatleri zarar gören kusursuz veya daha az kusurlu tarafın talep edebileceği maddi tazminatın miktarının belirlenmesinde 6098 sayılı Kanun’un 49. ila 52. maddelerinin dikkate alınacağı anlaşılmaktadır.
17. Dolayısıyla kuralda öngörülen tazminatın konusunun, şartlarının ve kapsamının açık ve net olarak düzenlendiği açıktır.
18. Bu itibarla maddi tazminatla ilgili olarak belirlenen bu çerçeveyle tazminat yükümlüsünün kusursuz veya az kusurlu eşin uğrayacağı zarardan daha fazla bir tazminat miktarından sorumlu tutulmak suretiyle cezai bir yaptırım mahiyetinde bir yükümlülük altına sokulduğu söylenemez.
19. Bunun yanında tazminattan sorumlu olan tarafın maddi tazminatın konusuna, miktarına ve şartlarına yönelik itirazlarını yargı mercileri önünde dile getirebileceği, dolayısıyla bu konuda ortaya çıkabilecek keyfî uygulamaları önleyecek güvencelerin de kuralda ve ilgili mevzuatta öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
20. Bu bağlamda kuralda boşanma nedeniyle mevcut ve beklenen menfaati zedelenen tarafın menfaati ile tazminat ödemekle sorumlu olan kusurlu veya daha fazla kusurlu eşin menfaati arasındaki makul dengenin gözetildiği, dolayısıyla kuralın devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkından kaynaklanan pozitif yükümlülüğüyle çelişen bir yönünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
21. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 5. ve 17. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 40. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 5. ve 17. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 40. maddesi yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 10., 36. ve 41. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE 16/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. …” (RG. 24.03.2025; S. 32851).
2-) YİBK, T: 02.12.1959, E: 1959/14, K: 1959/30:
“… Kanunu Medeninin mer’iyetinden evvel aktedilmiş olan nikâh dolayısiyle terettüp eden mihri müeccelin Kanunu Medeninin mer’iyetinden sonra boşanma vukuunda tediyesi lâzımgeleceğine … ekseriyetle karar verildi.” (RG. 24.02.1960; S:10440).
3-) YİBK, T: 22.01.1988, E: 1986/5, K: 1988/1:
“… Yukarıda açıklanan nedenlerle boşanma hükmünün kesinleşmesinden sonra dahi kabahatsiz eşin, boşanmaya neden olan olaylara dayanarak Medeni Kanunun 143/2. maddesi uyarınca manevi tazminat davası açabileceğine … karar verildi. …” (RG. 15.06.1988; S: 19843).
4-) YİBK, T: 06.07.2018, E: 2017/5, K: 2018/7:
“… Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişinin, aldatılan eşe karşı manevi tazminat sorumluluğu ile ilgili olarak kanunlarımızda özel bir tazminat hükmü yer almamasına rağmen, haksız fiile ilişkin genel koşulları da taşımayan eyleminden dolayı üçüncü kişi aleyhine yargı kararıyla tazminat sorumluluğu ihdas edilmesi, evlilik birliğinin ve aile bütünlüğünün korunması gibi saiklerle dahi kabul görmemelidir. Hemen belirtilmelidir ki, üçüncü kişinin katıldığı aldatma eylemi ile bağlantılı olmakla birlikte sadakatsizlik olgusundan farklı olarak, bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlali durumunda, eş söyleyişle üçüncü kişinin doğrudan aldatılan eşin kişilik değerlerine yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunması durumunda manevi tazminat sorumluluğunun doğacağında tereddüt bulunmamaktadır. Bu kapsamda örneğin, aldatma eylemi ile bağlantılı olarak üçüncü kişinin, aldatılan eşin konut dokunulmazlığını ihlal etmesi, özel yaşamına müdahale etmesi, sır alanına girmesi, ele geçirdiği bazı özel bilgileri ifşa etmesi, kullandığı söz ve diğer ifadeler ile onur ve saygınlığını zedelemesi gibi eylemlerinde hukuka aykırılık unsurunun gerçekleştiği şüphesizdir. Hâl böyle olunca, üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen başkaca bir kişilik hakkı ihlali bulunmadıkça, salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eyleminden dolayı aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat isteyebilmesinin mümkün bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. V. SONUÇ Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler, yargısal ve bilimsel içtihatlarla bu çerçevede yapılan değerlendirmeler sonucunda "evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağı" yönünde 06.07.2018 günü üçüncü görüşmede oy çokluğu ile karar verilmiştir. …”
5-) YHGK, T: 13.04.2011, E: 2010/2-751, K: 2011/96:
“… Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı kocanın evliliğin ilk günlerinden itibaren karısı ve evini ihmal ettiği, ihtiyaçları ile ilgilenmediğini, yabancı uyruklu bir kadınla ilişkisi olduğu ve davacıya dayak attığını, bu davranışların evlilik birliğini çekilmez hale getirdiğini beyanla, tarafların boşanmalarına, müşterek çocuklarının velayetinin davacı anneye bırakılmasına, davacı ve müşterek çocuk yararına nafaka tayini ile boşanmada kusuru bulunmayan davacı yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davalı kocanın kötü muamelede bulunduğu iddialarının gerçeği yansıtmadığını, taraflar arasındaki huzursuzluğun nedeninin davacı kadının yaşadıkları şehri sevmemesi ve ikinci çocuklarını aldırmasına izin vermemesi nedeniyle düşürmesi olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiş, bilahare artık davalının da boşanmak istediğini bildirmiştir.
Yerel mahkemece, davalı kocanın yabancı uyruklu kadınla ilişkisi olduğu, bu yüzden aralarında çıkan tartışmada davalının davacı karısına tokat attığı, kadının da kocasına hakaretlerde bulunduğu, bu duruma göre kocanın kusurunun daha ağır olduğu, kadının boşanma ile evlilik birliğinin sağladığı haklardan yoksun kalacak olması ve evliliğin devamı sırasında kocanın yabancı kadınla ilişkisi nedeniyle kişilik haklarının zedelendiği gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye verilmesine, müşterek çocuk yararına iştirak nafakası takdirine, davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmiştir. …
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, boşanmaya neden olan olaylarda davalı kadının kusurunun eşit olup olmadığı, buna göre davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilip hükmedilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır. …
Maddenin anlatımından görüldüğü üzere maddi tazminat istenebilmesi, tazminat isteyenin kusursuz veya daha az kusurlu olması, tazminat istenenin kusurlu olması yanında bir zararın ile nedensellik bağı ve hukuka aykırılık unsurlarının gerçekleşmesine bağlıdır. Buna göre, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenmiş olan eş kusursuz veya az kusurlu ise maddi tazminata hükmedilebilir.
… maddi tazminat talebinde bulunabilme şartları gibi, manevi tazminat talebinin kabul edilebilmesi yönünden de tazminat isteyenin kusursuz veya az kusurlu olması, tazminat istenenin daha kusurlu olması, zarar oluşması, nedensellik bağı bulunması ve hukuka aykırılık unsurlarının bulunması gerekmektedir. …
743 sayılı Kanun uyarınca manevi tazminat istemi için kusursuz eşin kişisel değerlerinin zedelenmesi ağır surette olmalıydı. 4721 sayılı Kanun ile “şahsi menfaatleri ağır bir surette haleldar olma” deyimi “kişilik hakkı saldırıya uğrayan” şeklinde değişmekle artık manevi tazminat istenebilmesi için kusursuz ya da az kusurlu eşin kişisel değerlerinin zedelenmesi şartı aranmakta olup; kişisel değerlerin zedelenmesinin ağır surette olması zorunlu değildir.
Öte yandan, emredici hukuk kurallarına, ahlâka, örf ve adetlere ilişkin kuralların ihlali o eylemi hukuka aykırı hale getirir. Bu kurallardan birinin ihlali de eşin bir başkasıyla yaşıyor olması, ilişki kurması hali gibi sadakat yükümüne aykırı hareketi veya güven sarsıcı hareketi ile meydana gelir ve manevi kişiliği, ruhsal bütünlüğü saldırıya uğrayana manevi tazminat talebinde bulunma hakkını verir. …
Manevi tazminatın miktarının belirlenmesinde ise kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ve tarafların ekonomik sosyal durumu da nazara alınmalıdır.
… toplanan deliller ve özellikle davalıya ait telefon kayıtlarının dökümünden davalının yabancı uyruklu bir kadın adına kayıtlı telefon ile yaptığı yoğun telefon görüşmeleri ve davacı tanıkları ile gerekse bir kısım davalı tanıklarının beyanları uyarınca davalının yabancı uyruklu kadın ile evlilik dışı ilişkisi bulunduğu, bu durumun 4721 sayılı Kanunun 185. maddesinde düzenlemesini bulan sadakat yükümüne aykırı davranış teşkil ettiği, bu nedenle davalı kocanın boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurlu olduğu, davalı kocasının sadakat yükümüne aykırı davranışı karşısında davacı kadının davalıya karşı sözlerinin tepki olarak söylendiğinin kabulü gerekir ve sarf ettiği sözler nedeniyle eşit kusurlu sayılması olanaklı değildir.
Hal böyle olunca, boşanma sonucu diğerinin maddi desteğini yitirecek olan davacı kadın yararına maddi tazminata hükmedilmesi ve ayrıca davalının ağır kusur teşkil eden sadakatsizliğinin davacı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi nedeniyle kişilik hakları saldırıya uğrayan ve eşit kusurlu olmayan kadın lehine manevi tazminata da hükmedilmesi gerektiği açıktır.
… direnme kararı uygun ve yerindedir. …”
6-) YHGK, T: 16.06.2010, E: 2010/2-259, K: 2010/329:
“… Mahkemece, dinlenen tanık beyanları ve celp edilen hastane tedavi belgelerine göre, davacının gayret ve desteklerine rağmen davalı kocanın alkol alışkanlığını bırakmadığı gibi, sorumsuz davranışlarına devam ederek, kazandığını alkole yatırdığı ve alkolik hale geldiği, evinin ihtiyaçlarını karşılamadığı, evlilik birliğini davacı için çekilmez hale getirmesi nedeniyle kusurlu olduğu gerekçesiyle; tarafların boşanmalarına, 10.000,00 TL maddi, 6.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, davacının kendisi ve çocuğu için tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakası istemlerinin kısmen kabulüne, çocuğun velayetinin anneye verilmesine karar verilmiştir. …
Davalı eşin kendi isteği ile alkol tedavisi için hastaneye yatarak tedavi görmesi, ancak olumlu bir sonuç alamaması olayı, davacının 07.04.2006 tarihinde davalının kusuru nedeniyle evi terk etmesinden sonra gerçekleştiğinden, bu aşamada davacının kocasının rahatsızlığı ile ilgilenmemekten kaynaklanan bir kusuru olduğunun kabulü mümkün değildir.
Hal böyle olunca, yerel mahkemenin evlilik birliğinin temelden sarsılmasına neden olan ve tazminat gerektiren olaylarda davalının tam kusurlu olduğu gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat talebinin kısmen kabulü yönündeki direnme kararı yerindedir. …”
7-) YHGK, T: 29.04.2009, E: 2009/2-99, K: 2009/146:
“... Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı kadının, eşinin yakınlarına yönelik küçültücü davranışlarına karşın davacı kadına fiziksel şiddet uygulayan davalı koca ağır kusurludur.
1-… Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O hâlde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (MK.m.4, BK.m.42 ve m.44) dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
2-… Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O hâlde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. m. 4, BK. m. 42, 43, 44, 49) dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda manevî tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir. ...”
8-) YHGK, T: 11.03.2009, E: 2009/2-73, K: 2009/118:
“... Manevî tazminat yönünden ise, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesine göre, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebileceği öngörülmüştür.
Manevî tazminat, bozulan manevî dengenin yerine gelmesi için kabul edilmiş bir telafi şekli olup boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi halinde manevî tazminata hükmedilir.
Manevî tazminatın miktarının belirlenmesinde ise kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ve tarafların ekonomik sosyal durumu nazara alınmalıdır.
Tüm dosya kapsamından davalı-k.davacı kocanın eşini başka bir kadınla aldattığı sabit olup evlilik birliği bu nedenle sona ermiştir. Davacı-k.davalı kadına boşanmaya neden olan olaylar sebebiyle kusur izafe edilemez.
O halde dosyadaki belgelerden ekonomik durumunun çok iyi olduğu anlaşılan koca aleyhine verilen manevî tazminat miktarı … usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir. ... ”
9-) YHGK, T: 13.02.2008, E: 2008/2-120, K: 2008/136:
“… Toplanan delillerden eşine ağır hakaretlerde bulunan, evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmeyen, eşini tırnakla yaralayan davalı kadın da boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurludur. Eşit kusurlu kadın yararına manevi tazminata hükmedilemeyeceği ... nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. …”
10-) YHGK, T: 05.12.2007, E: 2007/2-869, K: 2007/953:
“… Toplanan delillerden, davalı kocanın eşi davacı kadının hastalığıyla ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Bu davranış kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. madde koşulları oluşmuştur. Kadın yararına uygun manevi tazminat takdiri gerekirken, yazılı şekilde reddi bozmayı gerektirmiştir. …”
11-) YHGK, T: 24.10.2007, E: 2007/2-787, K: 2007/766:
“... Davalı-davacı F.’ın kusurlu olduğu noktasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık davacı-davalı koca yararına maddi tazminata hükmedilip hükmedilmeyeceği noktasındadır.
Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi … gereğince, maddi tazminata hükmedilebilmesi için temel koşul, tazminat isteyen tarafın boşanmada kusursuz veya daha az kusurlu olması ve boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmiş bulunmasıdır.
Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlal edilenin zararının giderilmesi, … hukukun temel ilkesidir. Ancak, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi, genel tazminat esaslarından ayrılmış ve kendisine özgü kural getirmiştir. Haksız fiil tazminatının temel unsuru olan ‘gerçek zararın belirlenmesi’ koşulu, Aile Hukukunda, Borçlar Hukukundaki düzenlemeden farklıdır. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibarıyla burada gerçek zararı tam olarak belirlemek zordur. Bu özelliği nedeniyledir ki, yasa, menfaati zedelenene, uygun bir tazminat verileceğini açıklamıştır. Hâkim, tazminat miktarını takdir ederken, kusurun ağırlığını, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, evlenme şanslarını, ortalama yaşam sürelerini, yaşam seviyelerini ve geçim koşullarını göz önünde tutarak, makul ve herkesçe kabul edilebilir bir miktar belirleyecektir.
Kanun, mevcut veya beklenen menfaa … tin neler olduğunu göstermemiştir. Mevcut menfaatin belirlenmesinde ölçü, genel olarak evlilik birliğinin, eşlere sağladığı yararlardır. Beklenen menfaatler de, evliğin devamı halinde eşlerden birinin diğerine gelecekte sağlaması muhtemel olan çıkarlardır.
… Türk Medeni Kanunu’nun 174/1. maddesinde maddi tazminat talebi için kadın ve erkek yönünden bir ayrım yapılmamıştır. Olayda, koca; kendi kusuruyla yol açmadığı boşanma yüzünden, evlilik düzeni bozulmuş, en azından evin bakımı, temizliği gibi kadının ev işlerine emeğiyle sağladığı katkıdan yoksun kalmıştır. Koca, bozulan bu düzenini ilerde yeniden kurmak ve elde etmek için maddi külfet yapmak zorunda kalacaktır. Çalışmayan ve hiç bir geliri olmayan kadının edinilmiş mallarda katkı payı isteyebileceğini kabul eden Türk Medeni Kanunu sisteminde, maddi tazminat ile sorumlu tutulamayacağını önceden kabul etmek imkânsızdır. Kadının, ev kadını olması ve evlilik birliği içinde gelirinin bulunmaması, tazminat sorumluluğunun esasıyla ilgili değil, tazminatın kapsamını belirlemekle ve infaz ile ilgilidir. Bu bakımdan, maddi tazminatın koşulları oluşmuştur. …”
12-) YHGK, T: 21.03.2007, E: 2007/2-144, K: 2007/156:
“… ‘Dosyaya sunulan resimle(r) ve kayıtlarla davacı tanıklarının anlatımlarından, davalının sık sık yurtdışına gitmesi nedeniyle başka kadınlarla birlikte olduğu ve bu kadınları(n) Türkiye’ye de zaman zaman geldikleri, davalının eylemlerinin davacı açısından çekilmez olup, onur kırıcı olduğu gibi, sadakatsizlik oluşturduğu görülmüştür’ gerekçesi ile tarafların boşanmalarına, 125.000 YTL. manevi tâzminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, müşterek çocuk A.’nın velayetinin anneye bırakılmasına, küçük için aylık 750 YTL nafakanın davalı babadan alınarak davacı anneye verilmesine, davacı için aylık 750 YTL tedbir nafakasına hükmedilmesine, davacı çalışıyor olması nedeniyle yoksulluk nafakasına dönüştürülmesine yer olmadığına, dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda belirtilen nedenlerle bozulmuş, mahkemece ‘Davalının davacıyı başka kadınlar ile aldattığı ve sadakatsiz davrandığı bu durumda her iki eşin eşit kusurlu olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı, davalı A. daha ağır kusurlu olduğu bu nedenle manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır’ gerekçesi ile manevi tazminat yönünden önceki kararda direnilmiştir.
Uyuşmazlık, tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları noktasındadır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, direnme kararı usul ve yasaya uygundur. Ne var ki Özel Dairece, bozmaya uyularak verilen … yeni hüküm ve manevi tazminat miktarı incelenmemiştir. O halde, yeni hüküm ve sair hususlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daire’ye gönderilmelidir. …”
III-) Türk Kanunu Medenîsi:
VI. Boşanma halinde tazminat
1. Maddi ve manevi
Madde 143
Mevcut ve hatta muntazar bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kabahatsiz karı veya kocanın, kabahatli olan taraftan münasip maddi bir tazminat talebine hakkı vardır.
Bundan başka boşanmaya sebebiyet vermiş olan hadiseler kabahatsiz karı veya kocanın şahsi menfaatlerini ağır bir surette haleldar etmiş ise, hâkim manevi tazminat namiyle muayyen bir meblâğ dahi hükmedebilir.
IV-) Madde Gerekçesi:
Yürürlükteki Kanunun 143 üncü maddesini karşılamaktadır.
Maddenin birinci fıkrası boşanma nedeniyle maddî tazminatı düzenlemektedir. Yürürlükteki maddeden farklı şekilde davacının kusursuz olması mutlak bir şart olarak aranmamış, daha az kusurlu olan tarafın da bu davayı açabilmesi kabul edilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrası boşanma nedeniyle manevî tazminatı düzenlemektedir. Yürürlükteki maddeden farklı olarak davacının kusursuz olması şartı yasadan çıkarılmış, davalının kusurlu olması yeterli görülmüştür. Davalının kusurlu olması şartının arandığı her olayda, davacının kusursuz olması gerekeceğinden böyle bir koşulun maddede yer almasına gerek görülmemiştir. Davacının da boşanmada kusurunun bulunması genel hükümler gereğince Borçlar Kanununun 42 nci madde1 ve devamı hükümlerinin uygulanması sonucu tazminattan indirim ya da tazminata hiç hükmetmeme sebebi sayılacaktır.
Maddenin her iki fıkrasında da yürürlükteki maddeden farklı “eş” sözcüğü yerine “taraf” sözcüğü kullanılmıştır. Zira maddî ve manevî tazminat davası, boşanma kararından sonra da açılabilen bir davadır. Bu durumda boşanmış eşlere hâlen “eş” demek mümkün değildir. Bu nedenle, bu hâli de kapsayacak şekilde maddedeki “eş” sözcüğü yerine “taraf” sözcüğü kullanılmıştır.
V-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:
Hükmün, kaynak İsviçre Medenî Kanunu’nda bir karşılığı bulunmamaktadır. Hüküm esasen İsviçre Medenî Kanunu’nun 26.06.1998 tarihli Federal Kanun ile 01.01.2000 itibariyle değişikliğe uğrayan eski 151. maddesine tekabül etmektedir. Şu kadar ki, İMK.m.151’de boşanma yüzünden manevî tazminat talebinde bulunacak kusursuz (masum) eşin kişilik haklarının ağır bir biçimde ihlal edilmiş olması şarttır.
VI-) Yararlanılabilecek Monografiler:
S. Gizem Özçelik Çalış; Aldatılan Eşin Manevi Tazminat Talebi, Ankara, 2021.
1 Hüküm, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50 vd. maddelerine tekabül etmektedir.