1. Kapsamı
II. Mirastan feragat sözleşmesi
1. Kapsamı
Madde 528 - Mirasbırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir.
Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder.
Bir karşılık sağlanarak mirastan feragat, sözleşmede aksi öngörülmedikçe feragat edenin altsoyu için de sonuç doğurur.
I-) Yargı Kararları:
1-) YİBK, T: 11.02.1959, E: 1959/16, K: 1959/14:
“… mirastan feragat mukavelesinin bütün miras mukaveleleri gibi resmî vasiyet şeklinde yapılmasının gerektiğine … karar verildi.” (RG: 05.06.1959; S: 10223).
2-) Y. 7. HD, T: 26.11.2024, E: 2024/35, K: 2024/5267:
“… I. DAVA
Davacı vekili; davalı ...’ın murisin eşi olduğunu, murisle evlenmeden önce düzenleme şeklinde mirastan feragat sözleşmesi imzaladığını, ortaklığın giderilmesi davasında sunulan veraset ilamında davalının mirasçı gözüktüğünü belirterek; davalının mirasçı olmadığının tespiti ile veraset ilamının iptalini ve yeni bir mirasçılık belgesi verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ...; okur yazar olmadığını, kandırılarak noterde sözleşme düzenlendiğini belirterek davanın reddine savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, evlenmeden önce davalı ...’nin mirasçılık sıfatının olmadığı, doğmamış haktan feragat edilemeyeceği gerekçesi ile mirastan feragat sözleşmesinin geçerli olmadığı, iptali istenen mirasçılık belgesinin geçerli olduğu, kamu düzenine ilgilendiren konuda resen talep dışına çıkıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF …
Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile her ne kadar davalı ... 15.12.2015 tarihli Aksaray 4. Noterliği’nde düzenlenen mirastan feragat sözleşmesi ile miras hakkından feragat etmiş ise de, feragat tarihi itibarı ile muhtemel mirasçı sıfatının olmadığı, bu durumda, noterde düzenlenen feragat sözleşmesinin TMK m. 528 anlamında bir feragat sözleşmesi olmadığı belirtilerek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine ilişkin nedenlerle kabulüyle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ …
3. Mirasçılık belgesi istemek, maddi bir olayın varlığını ikrar ile kişiler arasındaki soybağı ilişkisini tespit ettirmekten ibarettir. Hakkında mirastan çıkarma ve yoksunluk sebepleri gerçekleşen veya mirası reddeden ya da mirastan feragat eden mirasçının tereke ile ilişkisi tümden kesilmiş sayılmaz. Mirastan çıkarma ve yoksunluk sebeplerinin gerçekleşmesi ya da mirasın reddi veya mirastan feragat edilmiş olması, ilgili kişinin mirasçılık belgesi istemesine engel bir neden olmadığı gibi, ilgili kişinin mirasçılık sıfatını da ortadan kaldırmaz. Bu nedenle mirasçılardan biri veya birkaçı yönünden mirastan çıkarma ve yoksunluk sebeplerinin gerçekleşmesi ya da mirasın reddi veya mirastan feragat edilmiş olması durumunda bu olgular yok sayılarak miras bırakanın tüm mirasçılarını ve miras paylarını gösterir şekilde mirasçılık belgesinin düzenlenmesi, hüküm yerinde ilgili mirasçı veya mirasçılar yönünden mirastan çıkarma ve yoksunluk sebeplerinin gerçekleştiği ya da mirası ret veya mirastan feragat ettikleri açıklanarak ret, feragat, mirasçılıktan çıkarma, mirastan yoksunluk hukuki sonuçlarının terekenin bölüştürülmesi sırasında gözetileceğine işaret edilmek suretiyle mirasçılık sıfatını yitiren kişinin payının kime veya kimlere kaldığını gösterir mirasçılık belgesi verilmelidir.
3. Değerlendirme
1. Somut olayda; davacı, mirasbırakan ...’ın 19.11.2020 tarihinde vefat ettiğini, mirasbırakanın sağ kalan eşi olan davalı ...’nin, mirasbırakanla düzenlemiş olduğu Aksaray 4. Noterliğinin 15.12.2015 tarihli "Mirastan Feragat Sözleşmesi" ile mirasçılık sıfatını kaybetmesi nedeniyle davalının mirasçı gösterildiği mirasçılık belgesinin iptalini istemiştir. Uyuşmazlık dava konusu edilen mirastan feragat sözleşmesinin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. Mirastan feragat sözleşmesi, mirasbırakan ve müstakbel mirasçı arasında düzenlenen, muhtemel miras hakkından vazgeçmeyi düzenleyen sözleşmedir. Mirastan feragat sözleşmesinin, feragat edenin lehine yapılan kazandırmayı değil, feragat edenin ileride doğması muhtemel mirasçılık sıfatından, mirasbırakanın ölümünden önce vazgeçmesi nedeniyle, sözleşmeyi diğer ölüme bağlı tasarruflardan ayırır. Bu nedenledir ki, mirastan feragat edenin vazgeçtiği hak beklenen haktır. Diğer bir ifadeyle de mirastan feragat sözleşmesi ile feragat eden mirasçı gelecekte kendisine intikal edebileceği muhtemel mirasbırakanın miras hakkına yönelik bekleme durumundan feragat etmesidir. … Bu bakımdan mirastan feragat sözleşmesi kanunda doğmamış haktan feragatin mümkün olmasına yönelik düzenlenme alanı bulmuştur. Mirastan feragat sözleşmesi ile mirasçı mirasçılığından değil beklenen bir hakkından feragat eder. Zira, miras hakkı mirasbırakanın ölümü anı ile birlikte doğacaktır. …
3. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Mirasın Kazanılması” başlıklı ikinci ayrımının, "A. Kazanma", "I. Mirasçılar Tarafından” alt başlıklı 599. maddesinde mirasın, mirasbırakanın ölümü anında kazanılacağı düzenlenmiştir. Bu bağlamda, TMK’nın 528. maddesindeki “mirasçı” ifadesi ile kanunun “muhtemel mirasçı”ya işaret ettiği açıktır. …
4.Davalı ... ile mirasbırakanın 30.12.2015 tarihinde evlendikleri anlaşılmaktadır. Bu bakımdan sözleşmenin düzenlenme tarihinde nişanlı olan tarafların nikah merasiminden önce evlilik beklentilerinin yüksek olduğu, nitekim evliliğin gerçeklemesi ve mirasbırakanın ölümü anında, davalı ...’nin mirasçılık sıfatını kazandığı tartışmasızdır. Mirastan feragat sözleşmesi geçerli olarak yapılmakla hüküm ve sonuçlarını mirasbırakanın ölümüyle doğurur. Mirastan feragat eden ..., dava konusu sözleşme ile “muhtemel mirasçı” sıfatı ile beklenen hakkı olan miras hakkından feragat etmiş olup, mirasbırakanın ölümü ile mirasçılık sıfatını da kazandığından, sözleşme geçerli şekilde düzenlenmekle hüküm ve sonuçlarını doğuracaktır.
5. Açıklanan hususlarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde ise İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesince sözleşmenin düzenlediği tarihte davalı ...’nin mirasbırakanla evli olmaması, henüz mirasçılık sıfatı kazanmayan ... yönünden sözleşmenin doğmamış haktan feragat niteliğinde olması nedeniyle sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, ...’nin, nikah akdinin gerçekleşmesinden 15 gün önce sözleşmeyi imzalaması karşısında evlilik beklentisinin yüksek oluşu, mirasbırakanın ölüm anına kadar ise zaten mirasçılık sıfatının doğmasının mümkün bulunmaması, mirasbırakanın ölümü ile mirasçılık sıfatını kazanması nedeniyle dava konusu mirastan feragat sözleşmesinin geçerli olduğu anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir. …”
3-) Y. 1. HD, T: 20.11.2018, E: 2015/15019, K: 2018/14670:
“… Davacı, miras bırakan ile 21.04.2007 tarihinde evlendiğini, ancak davalıların baskıları sonucu evlenmeden önce miras bırakan ile arasında ... 24. Noterliğinde 27.02.2007 tarihinde mirastan feragat sözleşmesi düzenlendiğini, doğmamış bir haktan feragat edilmesinin hukuken mümkün olmaması sebebiyle sözleşmenin geçersiz olduğunu, davalıların miras bırakana manevi baskı uygulayarak ve mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla miras bırakan adına kayıtlı tüm taşınmazların kuru mülkiyetlerini adlarına tescilini sağladıklarını ileri sürerek çekişme konusu 2097, 567 ada 31 ve 32 parseller, 278 ada 14 parseldeki 1 numaralı bağımsız bölüm ile 589 ada 148 parseldeki 4 numaralı bağımsız bölümün tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile adına tesciline olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, mirasbırakan ile davacı arasında resmi şekilde mirastan feragat sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşme gereğince davacının miras hakkının kalmadığını, sözleşmenin baskı altında imzalattırıldığı iddiasının doğru olmadığını, ayrıca, miras bırakanın geçerli olduğunu bildiği ve düşündüğü mirastan feragat sözleşmesine istinaden kendilerine mal paylaştırdığını, mal kaçırma kastının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, evlilik öncesi yapılan mirastan feragat sözleşmesinin geciktirici şarta bağlı olarak yapılan bir sözleşme olduğu, evliliğin gerçekleşmesi ile miras bırakanın muhtemel mirasçısı olan davacının mirasçılık sıfatını yitirdiği, ayrıca sözleşmenin baskı altında imzalatıldığı iddiasının kanıtlanamadığı gibi miras bırakanın ölüm tarihine kadar sözleşmenin iptali için bir dava açılmadığı, mirasçılık sıfatını yitiren davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. …
her ne kadar davacı 27.02.2007 tarih ve ... yevmiye numaralı ... 24. Noterliği’nde düzenlenen mirastan feragat sözleşmesi ile miras hakkından feragat etmiş ise de feragat tarihi itibarı ile mirasçı sıfatının olmadığı sabittir.
O halde, noterde düzenlenen feragat sözleşmesi TMK m. 528 anlamında bir feragat sözleşmesi olmadığı gibi doğmamış haktan feragat edilemeyeceği, bu beyana hukuki sonuç bağlanamayacağı açıktır. …”
4-) Y. 1. HD, T: 23.06.2009, E: 2009/3686, K: 2009/7314:
“… mirasbırakan S.’in tüm mirasçılarının da katılımı ile Malkara Noterliğinin 09.02.1989 tarihinde düzenlenen sözleşme ile K. dışındaki davalılar miras haklarından feragat etmişlerdir. Anılan bu mirastan feragat sözleşmesi resmi olarak yapıldığı için 11.02.1959 tarih 16/14 sayılı İnançları Birleştirme Kararı gereğince geçerli olup bunların mirastan kaynaklanan haklarının Türk Medeni Kanunu’nun 528 ve devam eden hükümleri gereğince davacı durumunda bulunan mirasçı Mahmut’a geçeceği sabittir.
Öyleyse yapılan sözleşmenin feragat edenin mirasçılarını bağlamayacağı söylenemez.
Öte yandan, mirasbırakanın yapmış olduğu muvazaalı işlemin yok hükmünde olacağı ve baştan itibaren geçersiz bulunduğu gözetildiğinde mirastan feragat sözleşmesine hukuki netice bağlanması gerekeceği tartışmasızdır.
O halde, davanın taşınmazların tümü itibariyle kabulüne karar verilmesi gerekirken davacının miras payı oranında iptal ve tesciline karar verilmiş olması doğru değildir. …”
5-) Y. 1. HD, T: 05.03.2009, E: 2009/1181, K: 2009/2759:
“… Davacı, miras bırakan Osman’ın 36 adet tapulu taşınmazını davalı torununa mal kaçırma amacıyla muvazaalı biçimde satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek, tapuların iptali ile payı oranında adına tescil, olmazsa tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının miras payından ivazlı olarak feragat edip, sözleşmeye imza attığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedilip, gereği görüşülüp düşünüldü:
… Dava, tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere göre, davacının muris Osman’ın kızı, davalının ise miras bırakandan önce ölen Hüseyin’den olma torunu olduğu, miras bırakanın çekişmeye konu taşınmazların bazılarını tümden, bazılarında ise maliki olduğu payını 04.08.1976 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiği, 10.08.1981 tarihinde ölümü üzerine mirasçılarından davacı Havva’nın yapılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı görülmektedir.
Davalı, miras bırakanın sağlığında dava dışı mirasçılarının da yer aldığı 04.08.1976 tarihli belge ile sözleşme yaptığını, buna göre davacının terekeden hakkını aldığını ve bu sebeple miras hakkından feragat ettiğini savunarak belgeyi ibraz etmiş, mahkemece, sözleşme miras hakkından feragat sözleşmesi olarak benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 676. maddesi, mirasçıların tereke üzerinde yapacakları taksimin, keza mirasçıların birbirleri ile miras paylarının temliki konusundaki yapacakları sözleşmelerin aynı Yasa’nın 677. maddesi hükmü gereğince geçerli olması için yazılı olması koşulunu öngörmüştür. Her iki halde de, yapılacak tasarrufların murisin ölümünden sonra gerçekleştirilmesinin olanaklı bulunduğu sabittir. Öte yandan, Türk Medeni Kanunu’nun 678. maddesi düzenlemesi ile de, murisin sağlığında ileride (murisin ölümünden sonra) intikal edecek terekedeki hakkıyla ilgili olarak bir mirasçının diğer mirasçılarla veya üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşmelerin geçerli olabilmesi için yazılı olması ve ayrıca miras bırakanın da sözleşmede yer alması ve onun katılımıyla gerçekleştirilmesinin zorunlu olduğu kuralına yer verilmiştir.
Davalının savunmasının dayanağını teşkil eden 04.08.1976 tarihli belge, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, Türk Medeni Kanunu’nun 676 ve 677. maddesi hükmü ile ilgisinin bulunmadığı ve bu düzenlemeler kapsamında kabul edilemeyeceği tartışmasızdır. Ancak, aynı içerikli ve aynı tarihli mahkemenin hükmünü dayandırdığı ve fotokopi (suret) olduğu bildirilen 04.08.1976 tarihli belgenin birinde muris Osman imzası belgede yer alırken, aynı nitelikteki davacı tarafından dosyaya sunulan surette murisin imzasının bulunmadığı ve belgede yer verilmediği görülmektedir.
Belgenin düzenlendiği tarihte muris sağdır. Davacı belgedeki imzasına itiraz etmemiştir. Oysa, davacı taraf, Osman(ın) imzasının bulunduğu belgedeki murisin imzasının sonradan belgeye geçirildiğini, başka bir anlatımla, belgenin sahtecilikle illetli olduğunu ileri sürmüş olmasına karşın, belge üzerinde bilirkişi tetkikatı yaptırılmadan neticeye gidilmiştir. Akit düzenlenirken miras bırakanın akde katılmamasının tespiti halinde, belgenin hukuki kıymetten düşeceği ve belgeye hukuki bir sonuç bağlanamayacağı kuşkusuzdur. Yukarıda da değinildiği üzere, böylesi bir belgenin hukuken bir anlam ifade edebilmesi bakımından, miras bırakanın akdin düzenlenmesi sırasında akde iştiraki belgenin geçerliliği için sıhhat şartıdır.
O halde, mahkemece bu konuda bir araştırma, irdeleme ve inceleme yapılmış değildir. Eksik incelemeyle yetinilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmadığı gibi, bir mirasçının miras hakkı ile tenkis hükümlerinden kaynaklanan hakkı birbirinden tamamen ayrıdır ve farklı farklı sonuçları olduğu gibi yasal açıdan da değişik hüküm ve düzenlemelere tabidirler. Eldeki davada miras bırakanın yapmış olduğu temlikin muris muvazaası ile illetli olduğu iddia edilmiş ve davacı mirastan kaynaklanan hakkına yönelik haksız fiil ika edildiğini ileri sürmüş olup, 04.08.1976 tarihli belgede ise, davacı miras hakkından değil, tenkis hakkından feragat ettiğini bildirmiştir. O halde, mahkemece anılan belgenin davacının miras hakkından feragat ettiği şeklindeki değerlendirilmesinin de doğru olduğu da söylenemez. …”
6-) Y. 2. HD, T: 14.05.2007, E: 2007/6349, K: 2007/7938:
“… Mirastan feragat sözleşmesi (TMK.m.528) , miras sözleşmesinin bir çeşidi olduğundan, resmî vasiyetname şeklinde yapılması zorunludur (TMK.m.545 ve Y. İç. B.K. 11.02.1959 tarih, 16/14 sayılı kararı). Davaya konu 07.06.2004 tarihli sözleşmeye miras bırakan Cemal bizzat katılmayıp vekâleten düzenlendiğinden, geçerli bir mirastan feragat sözleşmesinden söz edilemez. Davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. …”
II-) Türk Kanunu Medenîsi:
II. Feragat mukavelesi
1- Şümulü
Madde 475
Bir kimse, mirasçılarından biri ile ıvazlı veya ıvazsız, mirasçılıktan feragat mukavelesi yapabilir. Bu suretle feragat eden kimse, mirasçı sıfatını zayi eder.
Feragat mukavelesi ıvazlı olduğu takdirde hilâfı şart edilmedikçe feragat eden kimsenin füruuna da müessir olur.
III-) Madde Gerekçesi:
Yürürlükteki Kanunun 475 inci maddesini karşılamaktadır.
Madde konu ve kenar başlıklarıyla birlikte arılaştırılmak suretiyle yeniden kaleme alınmıştır. Madde, İsviçre Medenî Kanununun 495 inci maddesin(d)e olduğu gibi üç fıkra hâline getirilmiştir. Mirasbırakanın, bir mirasçısı ile birlikte karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabileceği ifade edilmiştir. Bir mirasçının mirastan feragatini temin etmek, mirasbırakan yönünden ölüme bağlı tasarruftur. Mirastan feragat sözleşmesi kural olarak, saklı paylı mirasçıyı mirastan uzaklaştırmak için başvurulan bir yoldur. Saklı payı olmayan bir mirasçı ile veya vasiyet alacaklısı ya da atanan mirasçı ile de feragat sözleşmesi yapılmasına engel yoktur.
Feragat eden, mirasbırakanın ölümünde artık ona mirasçı olmaz; bunun sonucu olarak da mirasçılara ait hak ve yetkilere sahip olmadığı gibi, tereke borçlarından da sorumlu değildir.
Maddenin son fıkrasında, feragatin, feragat edenin altsoyuna etkisi bakımından, yürürlükteki Kanunun karşılıklı ve karşılıksız feragat ayırımı yapmadan feragatin altsoya etkisini kabul eden İsviçre Medenî Kanununun 495 inci maddesinden farklı ve doğru düzenlemesi Türk toplumunun düşünce biçimine ve aile yapısına uygun olarak muhafaza edilmiştir. Böylece feragat karşılıklı sağlanarak yapılmış ise, feragat sözleşmesinde belirtilmedikçe, feragat, feragat edenin altsoyuna etkili olacak ve onların da mirasçılık sıfatlarını kaldıracaktır. Düzenlemenin zıt anlamından da feragat karşılık sağlanmadan yapılmışsa, feragat, feragat edenin füruunu etkilemeyecektir. Bu prensibin aksi de mirastan feragat sözleşmesi ile kararlaştırılabilir; ancak feragat edenin altsoyunun mirasbırakana karşı saklı paydan doğan hakları saklıdır.
IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:
1-) ZGB:
II. Erbverzicht
1. Bedeutung
Art. 495
1 Der Erblasser kann mit einem Erben einen Erbverzichtvertrag oder Erbauskauf abschliessen.
2 Der Verzichtende fällt beim Erbgang als Erbe ausser Betracht.
3 Wo der Vertrag nicht etwas anderes anordnet, wirkt der Erbverzicht auch gegenüber den Nachkommen des Verzichtenden.
2-) CCS:
II. Pacte de renonciation
1. Portée
Art. 495
1 Le disposant peut conclure, à titre gratuit ou onéreux, un pacte de renonciation à succession avec l’un de ses héritiers.
2 Le renonçant perd sa qualité d’héritier.
3 Le pacte est, sauf clause contraire, opposable aux descendants du renonçant.
V-) Yararlanılabilecek Monografiler:
Gökhan Antalya; Mirastan Feragat Sözleşmesi, İstanbul, 1999.